12 Kasım 2010 Cuma

Yine-Yeni-Yeniden...

Bugün enerjiğim bir o kadar da mutlu:) Aslında çoğumuz aynı durumdayız... Çook uzun zamandır hasretle beklenen 10 günlük sultanların sultanı bayram tatilimiz her dakika biraz daha yaklaşıyor...
Herkese şimdiden sevdikleriyle mutlu bayramlar dilerim. Hatta nice nicesini dilerim...
Bugün 2 tane yazım var size aslında ikisinin de temel prensibi yeni üzerine ve tazecik olmak üzerine...
İlki bir ufak canavar hakkında... Bembeyaz hayat sayfası çoktan açılmış ve yavaş yavaş küçük parmaklarıyla, çarpık çurpuk tuttuğu renkli kalemleriyle, hayatını çizmeye başlayan bir küçük atom karınca hakkında... Kendisi tam bir lokum ve şirinlik muskası, adı: Poyraz Bayram. Yanlış aklımda kalmadıysa yaklaşık 24 aylık ve hayatın en keşfedilesi noktasında şimdi. Gözlerinden alveler çıkıyor... Aslında adı gibi biraz arada kaşları çatıyor. Güçlü bir ismi var güçle tutunuyor hayata ve deri derin bakıyor kendi penceresinden... Nerde olduğunu anlamaya başladığı çağda, herşey ona çok çok yeni ve çok heyecan verici...




Hepimizin geçtiği, o en zor dönemde şimdi. Anlamaya, öğrenmeye ve aklında tutmaya çalışıyor... 24 ay önce bir ameliyathanede ciğerlerini yakan oksijen yüzünden deli gibi ağlıyordu... ‘Hay Allahım bu nasıl acı ya, hep mi böyle olacak diye dertlenerek’, hepimiz yaşamadık mı aynı durumu :)



Tabiki oyuncaklar bir yere kadar her erkek gibi Poyraz da bir gün bilgisayar oyunu tutkunu olacak... Lütfen fotoğraftaki çocuk yaşlıları bulunuz :)

24 ay sonra dün gözlerinde inanılmaz bir sıcaklık ve yüzüne yayılan kocaman gülümsemesiyle, şimdi renkleri, hayvanları, anneyi, babayı eve gelen konukları tanıyor, sevmeyi öğreniyor, öğrendiğini de içine sindiriyor, çok mutlu oluyor. Hep mutlu olsun, keyifli kalsın bu hayatta Poyraz... İllaki ucundan bucağından zorlayacaktır hayat kimseye torpil geçmediği için... Umarım ve dilerim ki; çok çalmasın zorluklar kapısını, hep sıcak sıcak baksın nefti gözleriyle ve sonra enerjisini harmanlasın kocaman gülümsemesiyle...
Bir de unutmadan kendine özgü bir dil geliştirmiş, bütün kelimelerin sadece sevdiği hecelerini söylüyor. Kendi adı ‘poyss’, babası ‘mus(mustafa)’ annesi ebr(ebru yani ama Poyrazcada yazması zor duyması keyifliJ)... Şimdiden hayatı daha basit ve neşeli algılamayı öğrenmiş... Hep öyle olsun, en az o yorulsun...

Gidişimiz onu çok üzdü, mağrur ama çapkın ifadesiyle bizi yolcu etti :)


***
Bugün farklı bir güne tanıklık ediyorum... Bir vedaya... Paylaşmak istedim, veda eden gibi anlamak istedim...
Ne kadar hüzünlüdür veda etmek... Hiç seven yoktur vedaları. Üzüntü de vermiş olsa, zaman zaman yorsa da alıştığınız şey ve sahiplendiğiniz her ne varsa veda etmek çok zor gelir insana...
Aslında ne kadar seviyoruz düz çizgileri, çizgi yön değiştirdi mi canımız sıkılıyor biraz. Elimizi kolumuzu nereye koyacağız, neresinden başlayacağız, nedir bu yeni çizginin rotası?!*... Veda etmesek de kalsak diyoruz ama bir yandan da veda gerekli oluyor...
Bir tarafından bakınca, hayatımız piyango gibi değil mi? Bir sürü yoldan birini gözümüze kestirip seçimimizi yapıyoruz ama ‘ne çıkarsa bahtımıza’. Şartlar da bizi zorlasa, çok da istiyor olsak adı her ne olursa olsun diğerine veda ediyoruz, akrada bırakıyoruz...
Bir yanımız en güzel kokularıyla cennet bahçesiyken; diğer yanımız sarp kayalıkların kucağındaki uçurum. Ya da bunu aslında biz kurguluyoruz. Cennet bahçesi sandığımız, aslında uçurumun maskesi de olabiliyor. Kendimizi, bahçeye adım attığımız anda boşlukta dönerken de bulabiliyoruz. Hiçbir zaman kesin doğruyu bilemiyoruz sadece seçim yapıyoruz.
Aslında yapmamız gereken tek doğru, herşeyi bir tarafa bırakıp, seçim bizi nereye götürürse götürsün, yürüdüğümüz yolda dik olmak, yaptığını destekler nitelikte yaşamak...
Geride bırakmak zordur yine de... Her sabah girdiğin kapıyı, günaydın dediğin insanları, içtiğin kahveyi, pencerinden bakarak çayını yudumladığın odanı, telefon sesini, karmaşayı, sakinliği bazen en güzel kahkahaları, bırakıp da diğer yolu seçmek zordur. Kolay değildir en hayat alanını terk edip gitmek... Aslında sadece uzakaşırsın çoğundan kesin bir veda olmaz. Elbette için burkulur birden yalnız hissedersin ama gerçekten kurduğun bağların uzandığında tekrardan seninle olacağını bilmek rahatlatır içini... Gerçek olan herkes, her zaman, bütün engellerden bağımsız yanındır...

Yeni insanlar tanımak, yeni sandalyeye oturmak, yeni keşifler yapmak, bir basamak daha atlamak, yeni bir dünyayı keşfetmek zordur... Ama herşeye rağmen ‘yeni’ güzeldir...Yenidir işte! adı üstünde... Tazeler insanı, farklı bir ruh katar. Bilmediği başka şeyleri keşfettirir.
Şimdi gözünüzü kapatın ve hayatınızda şuanda yenilemek istediklerinizi düşünün... Yeninin kokusu gelsin burnunuza, yeninin şen kahkahasını duyun, ve görün yenilendiğinizin son halinizi, keyifle seyre dalın...
Hepimizin yolu açık olsun...
Sevgiler


İ.Erdemli

5 yorum:

  1. canım benim bi anne olarak beni çook duygulandırdın...poyrazımı her yerde, herkese anlatırken;anlatmak için yer ararken bu kadar güzel cümlelerle oğluma yer ayırman beni inanılmaz mutlu etti.nee desem boş...iremcim süpersin...kelebek kız hoşgeldin hayatımıza:)

    YanıtlaSil
  2. Baya duygusala bağladım yav :/
    Bu aradaa bayramın kutlu olsuuuun, nice sağlıklı bayramlara! (:

    YanıtlaSil
  3. Tam da nasil veda edilir acaba yasam alanina ve yaninda bi cok seye diye dusunup yollar ararken... Umarim her yeni, heryeri guzeldir... Iyi bayramlar Irem!

    YanıtlaSil
  4. Modafobik bayıldım bloğuna, teşekkür ederim sana da iyi bayramlar ;)

    YanıtlaSil
  5. Oyammm canım benim iyi bayramlar :)

    YanıtlaSil