1 Kasım 2010 Pazartesi

Tatilsel Durum Değerlendirmesi

Uzzuuuun bi zaman geçti, nerde kaldı bu kız burayı açıp kaçtı gelmeyecek herhalde dediğinizi duyar gibiyim... Gelmez demiştiniz ama geldim J Bakalım ne durumlar yaşandı geçtiğimiz 3 günde değerlendirelim...
Çok büyük bir hevesle beklediğim Cumhuriyet Bayramı ve de 3 günlük şalteri kapama tatili geldiii ve geldiği hızla geçip gitti... İyi ki de geldi, hayata ctrl + f5 yaptıkJ
Cumhuriyetimizin yeni yaşı kutlu olsun, varolsun Cumhuriyetimiz...
Neler mi yaptık bu kısa ama çok şeyin sığdığı tatilde? Çoookk eğlendikkk bir kere, çok güldükkkk, çok da ciddi sohbetler ettik... Çok açıdan baktık az zamana çok şey kattık...
Yaşasınnn yarın yarım gün!!! Nidalarıyla ve alkolsel kafa çıtlamasıyla zar zor geçirdiğim yarım günlük mesai ardından biraz kişisel bakım vee derhal kendimi eve attım... Deriin bir uykuya dalmışım... Uyandığımda full enerji içindeydim... Süratle ev işi yaptım hem de neredeyse hepsini aynı anda J  Hatta ütü yaparken kadersiz Fatmagülü izledim... Kaç kişiyle ben aynı kaderi paylaştım acaba J
Gece yatağa uzandığımda hiçbir takıntı olmaksızın tatilime hazır olmanın verdiği mutluluk içindeydim... Ertesi sabah iştah açıcı, lezzet bombası bir kahvaltıyla startı verdik... Daha fazla saklayamacağım için Aybars’ın hediyesini sandalyesine bıraktım... Benim için bu yıl ki doğum gününün anlamı çok farklı... Kendi elimle hediyesini verebildim. Yaşasınnnnn vuslat J
Kahvaltının ardından Selen’in peşpeşe film izleme önerisiyle ve büyük bir hevesle hazırlıklar yaptım. İçecekler, abur cuburlar, loş salon veeeeee evimizi küçük bir Vip sinema salonu haline getirdik...

İlk filmimiz Bruce Wills’in RED filmiydi. Retired Extremely DangerousJ Bruce Wills’in arabadan inip ateş etme sahnesini görmelisiniz. Üstelik bir defa izlemek yetmez J Denemek istedim ama Selen arabasını vermedi, neden acaba??????***** Oysa içimde bir aksiyon kurdu var aynısını yapardım ... Ah Selennn!!! araba dedim de sana direksiyon çalıştırdığım o yeni ehliyet günlerin de bir gün buraya konu olmalı J


Boşuna demiyorlar Korsana Hayırrrr!!! Diye... Filim en heyecanlı yerinde kare durdu...CD yarımdııı!!!! Cezamızı çektik... Tekrardan dükkana gidip yeni cd almadan önce durağımız uzunn zamandırrr canımızın çektiği G.O.P Quick China oldu... Ortamı ve yemekleri gerçekten çok başarılı, tavsiye olunur.

Evimize döndük ve film döngüsüne devam ettik. Diğer filmimiz yediğimiz yemeğin de etkisiyle, Çin sinemasına ait bir eserdi. Selen’in dünya karmasından çarpıcı bir eser... Bitmesi için sonlara doğru Budha’ya yalvarıyorduk...
Şaka bir yana adı After Shock olan filmin konusu kısaca; 5 yaşındayken Çin’de yaşanan depremde göçük altında kalan biri kız diğeri erkek iki kardeşin başından geçen trajik bir hikaye üzerine kurulu... Babaları onları kurtarmak için çöken evlerine koşarak girerken hayatını kaybediyor ama anneleri kurtuluyor. Sabah kurtarma ekibi çocukların yaşadığını tespit ediyor ve anneden beton bloğun hangi tarafındaki çocuğu kurtarmak istediğini soruyorlar. İkisini de kurtarmak isteyen kadının tek bir seçimi olduğunu söyleyen kurtarma ekibine  cevabı çaresizlik içinde  ‘oğlumu kurtarın!’ oluyor. Bunu duyan küçük kız üzüntüsünden yıkılıyor... Öldü diye alıp babasının yanına yatırılan küçük kız mucizevi şekilde hayata geri dönüyor... Ve olaylar başlıyor...
Hayatımızdaki kelebek etkileri... Birçok açıdan hayatı sorgulatan bir film aslında... Öyle zor bir karar vermek zorunda kalmak, hayat boyunca o kararla yaşamak... O anda o kararı veren hakkında neler neler düşünmek, ona göre başka bir yol çizmek... Aslında hayatın kendisi düşününce nasıl bir deli süpriz... Şuanda bu yazıyı okurken bile bir telefonla, bir afetle ya da başka bir etkiyle hayatımızın yönü anında değişebilir...  Hiç bir zaman bilemeyeceğiz ama hep aynı şeyi yapacağız, o da aklımızın ve kalbimizin emrettiği olacak... Durum değerlendirmesi sonraya kalacak... Çünkü en zor kararları hep dar alanda almak zorunda kalırız... Zor, hızlı ve acı kararlar...
Artık gözlerimizde de ruhumuzda da derman kalmayınca bazılarımız pc oyununun başına, birimiz kitabının sıcağına diğeri de uykunun kucağına bıraktı kendini... Ee yarın yeni bir gündü ve hala tatildi daha yapılacak çok aktivite vardı...
Cumartesi gününe güzelll bir kahvaltıyla, gazete keyfiyle ve şahaneeeee bir kahve sohbetiyle başladık... Hava muhteşemdi ve değerlendirmek gerekiyordu... Çıkıp biraz Tunalı’da dolaştık bir kaç vitrin baktık sonra da akşamki balık soframıza bir kaç meze aldık... Aybars bir meyve tabağı hazırladı ki yemeye kıyılmaz J
Şahane doğumgünü masamızı kurduk, rakılarımızda buzlarımızı çıtlattık, mucize nağmelerle sanat müziği eşliğinde keyif çatmaya başladık... Çok güzeldi o akşamın sohbeti... Aile, sevgi özveri... Başka başka kelebek etkileri, hayatın tıkır tıkır işlediği ince detayları ve içine sakladığı şeytanları... Hepsi geldi çilingir soframıza kuruldu...
Ee hadi dedik, yeter gari bu kadar felsefe, biraz da eğlenmeye... Malum bir zamandır bünyedeki kurtlar kaynamaya başlamıştı... Kalktık kendimizi November’da bulduk... Orda bizi bir doğum günü kızı bekliyordu J Işıl ışıl gülümsemesiyle iyiki doğdu Ebru...
Sahne önünde bir masadaydık ve bu kadar sahne merakımız olduğunu o akşam keşfettik.. Meğerse biz tam bir pop grubuymuşuz... Şimdilerde pek yok boy bandler, girl bandler ama biz sanırım o akşam olaya yeni bir trend getirdik... Alkol tabi bu içindeki enerji nasılsa seni oraya sürüklüyor... Biz o gecenin starı olduk... Çok güldük, çok dans ettik...Hadi bakalım hayırlısı J

Tabiki Pazar sabahı korkuç bir hararet, hafif baş dönmesi ve dün gecenin flu kareleriyle aydınlandı... Belli belirsiz bir tebessüm J
Ama durmakk yokkkkk eğleneceye devam... Eşim, aşkım, canımın asıl doğumgünü 31 Ekim’di.. İyi ki de onu dünyaya getiren ailesiyle Eymir gölünde güzel bir yemek yedik. Pastamızın mumlarını üfledik... Babamın gençlik hikayelerini dinledik... Üstelik tek hediye alan Aybars değildi beni de unutmamışlar çok güzel bir çiçek almışlar... Çok mutlu oldum, ee hayat artık müşterek J Ve aile olmak çok güzel... Tek başına şımarmak da yok... Biz iki tek çocuk biraz da kuma olmak neymiş onu öğreniyoruz sankiJ  Eskilerden sohbetler ettik... 35 sene önce o gün nasıldı onu konuştuk... Zaman denen hızlı maratoncu, nasıl da delicesine koşuyor ve hepimizin hayatlarını hikayeye çeviriyor... Bir varmışızzz bir yokmuşuzzz oluyor. Herkese kendi masalını veriyor...
Veee akşam eve dönüncee anlaşıldı ki tatilin sonu haydi ütünün başına, uyan kül kedisiii yarın iş var J İşte geldim burdayım, işimin başındayım... İyi ki de öyle... O zaman tatilin ne kıymeti olurdu, dimi?

Pek Çok Sevgiler
İ.Erdemli
















1 yorum:

  1. Selen ve doğal pozları her zaman çok ilgimi çekmişti...

    YanıtlaSil